kızılbaşlık nedir?
Kızılbaş tabirinin 3 tanımı bulunmaktadır. Bu tanımları kısaca şöyle özetleyebiliriz.

a) Kimi araştırmacılar
Kızılbaş kelimesinin kökenini ta Uhud Savaşı'na kadar dayandırırlar. Rivayetlere göre Hz. Ali, Peygamberimiz Hz. Muhammed'i korumak için önüne siper olmuş ve başından yaralanmıştır. Bu savaştan sonra Hz. Ali ve taraftarlarına Kızılbaş denilmiştir. Yine bir rivayete göre Hz. Ali Sıffın Savaşı'nda başlarına kırmızı başlık takmışlardır.

b) Büyük
Alevi-Türk devletlerinden olan Safevilere de dayandırılan bir başka tezde, Safevilerin ve Erdebil dergahı beylerinin başlarına kızıla benzer bir külah taktıklarıdır. Özellikle Safevilerin hükümdarı Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim arasındaki çekişmeden sonra Kızılbaş tabiri giderek Alevileri ve Ali taraftarlarını aşağılamak için kullanılmaya başlanmıştır.

c) İnanılan bir başka teze göreyse,
Kızılbaşlık teriminin kökenine ilişkin çok çeşitli görüşler vardır. Kızılbaşlık terimine özel anlam yükleyen ve kendisiyle özdeşleştiren Türkmenler olmuştur.

Prof.Dr. Emel Esin ve Dr.İsmail Kaygusuz Çin, Arap ve Rus kaynaklarına dayanarak verdikleri bilgilere göre:
Alevi terimini Orta-Asya’da Türkler ilk kez bugünkü anlamıyla 9.yüzyılın ilk çeyreğinden sonra kullandıklarını iddia etmektediler.

İslamiyeti, Türk töre ve inanç potasında eriten Türkler, yeni senteze (alışıma)’da, Emevi ve Abbasi İslam anlayışından ayırmak için, muhalefetteki Hz.Ali yanlı bir ifade ile
Alevilik demişlerdir. Türk destanlarında Hz. Ali ile Gök-Tanrı özdeşleştirilmiştir.

Alevilik mezhepten ve tarikatten daha çok bir “Akılcı Tasavvuf Yolu”nu içerir. Yüzlerce yıl süren göç dalgaları halinde Anadolu’ya gelen Türkler akılcı inanç ekolüne sahip oldukları için Alevilik yeni anayurtlarında yetersiz kalır. Bu kavram yerine siyasi iktidarı da hedefleyen yeni bir terim ile kendilerini ifade ederler. O da Kızılbaşlık’tır.

Kızılbaşlık siyasetinin temellerini Hâcı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Balım Sultan (1458-1519/20) ile Şah İsmail Hatayî (1487-1524) atmışlar ve teorize etmişlerdir. Anadolu Alevi ve Bektaşi Türkmenleri’nin derleniş ve toparlanışlarının birincisini, Baba İlyas Horasanî (?-1240) ikincisini, Sultan Hünkâr Hâcı Bektaş-ı Veli (1209/10-1271/2) üçüncüsünü, Şeyh Bedreddin (1357-1420) dördüncüsünü ise Şah İsmail Hatayî gerçekleştirir.

Kızılbaşlık siyaseti Anadolu’da yapılan Seyyid Ocakları mensubu dedeler ile Türkmen Aşiret, Oymak ve Oba Beyleri’nin katılımıyla iki “Türkmen Kurultayı”nda somut uygulanabilir hale gelmiştir. Her iki toplantıya da Şah İsmail başkanlık etmiştir.

Birincisi, Erzincan-Tercan’ın Sarıkaya yaylasında 1500 yılında gerçekleşmiş alınan karar sonucu, “SAFEVİ TÜRK KIZILBAŞ DEVLETİ” kurulmuştur.

İkincisi yine Şah İsmail’in başkanlığında Sivas’ın Yıldızeli’ne bağlı Banaz-Bedirli arasındaki 1509 yılında yapılır. Bu toplantıda yeni kurulmuş devletin askeri ve politik stratejisi tartışılır. Devletin sınırları Batı’da Fırat-Dicle Irmağı’ndan Doğu’da Aral Gölü-Ceyhun Irmağı’na kadar ki coğrafi bölgeyi kapsayacak şekilde belirlenir.

Bu iki kurultayla
Kızılbaşlık toplum projesi ve devlet sistemi belirlenerek uygulamaya koyulur. Şah İsmail: “Yüreği dağ, Bağrı kızıl yakut gibi kan olmadan, Kızılbaş olmak kimsenin haddi değildir” der. Fakat bu Kızılbaşlık tasarımı, Şah İsmail’in 1524 yılında Hakk’a yürümesiyle son bulur. Safavi Türk Kızılbaş Devlet erkinden, Türkmen Beyleri giderek dışlanır ve yerlerini, Selçuklular’dan bu yana sürekli devlet yöneticisi çıkarmış Fars kökenli aristokrat ailelerden gelen bürokratlar ve Şii mollalar alır. Türkler yurdu olan bugünkü Güney Azerbaycan sömürge statüsünde kalır. Sonuçta Safevi Devleti bir Fars (İran) devleti olur. Şah İsmail sonrası Kızılbaş Türkmenler yer yer “muhalif düzeyde” başkaldırmalarına karşın başarılı olamamışlar, Osmanlı devlet yöneticileri kanlı bir şekilde ayaklanmaları bastırmıştır.

Anadolu Türkmen Oymaklarının ve Dede Ocaklarının “
Kızılbaşlık Toplum Projeleri” de Şah İsmail sonrası “ütopya” olarak yerini “Mehdi beklentisi”ne bırakır ve “tefekkür dönemi”ne girilir.

Avrupa devletlerinin azınlıklar meselesini dayatmasından sonra Osmanlı Devleti 1839 Gülhane Hattı Hümâyûnu ilanına müteakip “
Alevi Türkmenleri” İslam dairesinde kabul eder.

Kızılbaşlık aslında bir küçültücü tabir değildir ve olamaz da, çünkü Kızılbaşlık Aleviliğin ta kendisidir. Bunu sadece kendisinden olmayanı dışlama politikaları olan devletler küçültücü bir tabir gibi algılamış ve kullanmışlardır. Bu ayrışmalar Alevi ozanların şiirlerine de konu olmuştur.

Kızılbaşlık tanımına gelince: Alevi-Bektaşi inanç ve kültür öğretisinin, toplumsal yaşam tarzının siyasallaşmış doktrinel adına ve devlet iktidarını amaçlayan stratejik hedefine sosyo-ekonomik toplumsal kuramının uygulama düzeninin sistemine KIZILBAŞLIK denir. Yani Alevilik öğretisinin toplumu bilgi ve becerilerisiyle yönetme, iktidar erkiyle uygulama modeline Kızılbaşlık sistemi denir.

Bugün ise
Alevilik ve Kızılbaşlık özdeş hale gelmiştir.

Destanlardan ve çeşitli kaynaklardan Oğuz Türkmenleri’nin “kızıl börk”, siyah libas ve 40 cm. boyunda ökçesiz sivri burunlu “kızıl çizme”ler giydiklerini bilmekteyiz. İbni Bibi ve Prof. Fuat Köprülü Babailer İsyanını, "Siyah libaslı, kızıl börklü, ayakları çarıklı” Türkmenlerin, Karamanoğlu’nun komutasında Konya’yı istila etmelerini, Bektaşilik ceryanını, Safevi İmparatorluğunun kurulmasını, Heterodoks Göçebe hareketleri olarak değerlendirmektedir. Horosan’da, Selçuklu İmparatoru Sancar'a isyan eden Türkmenleri de aynı sosyal tipi temsil eden zümreler olarak değerlendirmektedir.

Pir Sultan'dan bir dörtlük

Gidi Yezid bize
Kızılbaş demiş,
Meğer Şah'ı sevmiş dese yoludur,
Yetmiş iki millet sevmezler şahı,
Biz severiz Şah-ı Merdan Alidir.

Şah İsmail (Hatayi)'den...

Ulâ’n bana
Kızılbaş demiş, desin!
Doğru söyler Yezit, isterse sövsün!
İsterse Pir Sultanlar gibi assın!
Hakk’a ayan kızılbaşım, kızılbaş.

Herkes bilsin ikiliği hiç sevmem,
İkrar verdim, bir daha geri dönmem,
İnsanım yolumdan ayrı hiç kalmam,
Hakk’a ayan kızılbaşım, kızılbaş.

Başta
Kızılbaş Ali, hem de Veli,
Onların yüreği dağ gibi ulu,
Bağrı kızıl yakut hem de kan dolu,
Hakk’a ayan kızılbaşım, kızılbaş.

Şah Hatayi pirim benim çağlarım,
Yüksünmedim kızıl çarık teperim,
Kara libas ile cenğe giderim,
Hakk’a ayan kızılbaşım, kızılbaş.
MEDET YA ALİ
 


Zaman degerlidir












sitene ekle

   
 
Bugün 64448 ziyaretçi (97296 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol